Medd kelimesi, sözlükte, uzatmak ve ziyade etmek anlamındadır.(1) Tecvid ilminde med veya lin harflerinden birisi ile, sesi uzatmaya denir.(2) Med harfleri elif, vâv, yâ (ى و ا) harfleridir. Medler ikiye ayrılır. Bunlar; medd-i aslî ve medd-i ferî'dir.

Med harfinden sonra gelen hemze ya da sükûn medd-i ferî’yi oluşturur. İşte bu medd-i ferî uzatma miktarının dört elife çıkmasını sağlar. Uzatılma sürelerine göre medler tabii, muttasıl, munfasıl, ârız , lâzım ve lîn gibi alt başlıklara ayrılırlar.

Med çeşitlerini öğrenmeden önce sebeb-i medd kavramını açıklamak gerekir.

Sebeb-i med, ''elif'', ''vav'' ve ''ya''nın harf-i medd olmalarına sebeb olan demektir.

Sebeb-i med, iki tanedir:

1. Hemze

2. Sükun

Şimdi de med çeşitlerini inceleyelim.

Medd-i Tabii: Bir kelimede harf-i med (elif, vav, ya)den biri bulunup sebeb-i medden biri bulunmadığı zaman medd-i tabii olur. Medd-i tabii bir elif miktarı yani bir parmak kaldıracak kadar uzatılır.

Medd-i Muttasıl: Harf-i medden sonra sebeb-i medden hemze olup her ikisi bir kelimede bulundukları zaman medd-i muttasıl olur. Medd-i Muttasıl, dört elif miktarı uzatılıt. Dört elif miktarı demek dört parmak kalkacak kadar demektir. Medd-i muttasılın hükmü vaciptir.

Medd-i Munfasıl: Harf-i Medd'den sonra gelen Sebeb-i Medd olan ''Hemze'' de ayrı bir kelimede bulunduğu zaman medd-i munfasıl olur. Medd-i munfasılın hükmü caizdir.

Medd-i Lazım: Mutlaka uzatılması gerekli olan medd demektir. Medd-i Lazım, Harf-i Medd'den sonra Sebeb-i Medd'den Sükun-u Lazım bir kelimede bulunduğu zaman, Medd-i Lazım olur. Medd-i Lazım'ı dört elif miktarı uzatmak vacibtir. Sükun-u lazım (cezim veya şeddeli harf), durulduğunda da, geçildiğinde de sabit olan sükundur. Medd-i Lazım kelime ve harf olmak üzere ikiye ayrılıp cezim ve şeddeli olmak üzere de iki bölüme ayrıldığından dört çeşit medd-i lazım vardır.

1. Kelime-i Musakkale (şeddeli kelime)

2. Kelime-i Muhaffefe (cezimli kelime)

3. Harf-i Musakkale (şeddeli harf)

4. Harf-i Muhaffefe (cezimli harf)

Medd-i Arız: Bir kelimede Harf-i Medden biri bulunup ondan sonra gelen Sebeb-i Medd, Sükun-u Arız olursa Medd-i Arız olur.

Sükun-u Arız, durulduğunda sabit, geçildiğinde ortadan kalkan sükundur. Medd-i Arız, en az bir veya iki elif, en çok dört elif miktarı uzatılıt. Medd-i Arızın tecvid hükmü caizdir.

Medd-i Lin: Bir kelimede Harf-i linden biri bulunup ondan sonra gelen Sebeb-i med, Sükun-u lazım veya Sükun-u arız olursa Medd-i lin olur. Medd-i lin'in hükmü caizdir. Harf-i lin, kendileri sakin, kendinden önceki harf üstünlü olan ''vav'' ile ''ya'' harflerine denir. (3)

 


 

(1) Asım Efendi, Kamus Tercemesi, II, 19-20.

(2) İbnü'l Cezeri, en-Neşr, I, 313; Süyuti, el-İtkan, I, 96; Aliyyü'l-Kari, el-Minehu'l- Fikriyye, s.45; Mehmed Zihni, el-Kavlü's-Sedid, s.42.

(3) Tavaslı, Yusuf, Pratik Karabaş Tecvidi Kuralları, s.1-2, tavaslı yayıncılık, İstanbul.

*Med çeşitleri ile ilgili örnekler www.elifbe.com sitesinden alınmıştır.

Tecvid ilminde sıfat; mahrecde meydana gelişi esnasında harfin sesine arız olan keyfiyete denir. (1) Harflerin sıfatları sıfat-ı lazime ve sıfat-ı arıza olarak ikiye ayrılır.

Lâzımî Sıfatlar:

Cehr: Açıklamak, ortaya çıkarmak ve sesi yükseltmek anlamlarından hareketle harfin çıkışı esnasında harfin mahrecine yapılan baskı sebebiyle nefes akışının tamamen ya da çoğunun “haps” edilmesine denir. Hems sıfatının zıttıdır.

Hems: Sesi kısmak ve gizli çıkarmak anlamından hareketle harfin çıkışı esnasında harfin mahrecinde aralık kalması ve mahrece fazla dayanmaması sebebiyle nefesin harfle birlikte “akmasına” denir. Hems sıfatına sahip harfler okunurken ses gizli ve zayıf kalır. Cehr sıfatının zıttıdır.

Şiddet: Kuvvet, kudret ve katılık anlamlarından hareketle harfin çıkışı esnasında mahrece yapılan baskının kuvvetli olması sebebiyle sesin ve nefesin hapsolup “akmamasına” ve tıkanıp kalmasına denir.

Rihvet: Yumuşak ve gevşek olmak anlamından hareketle harfin çıkışı esnasında mahrece yapılan baskının zayıf olması sebebiyle sesin ve nefesin harfle beraber “tamamen akmasına” denir. Şiddet sıfatının zıttıdır.

Beyniyye: Arada ve ortada olmak anlamından hareketle harfin çıkışı esnasında sesin ne tamamen akmasına ne de hapsolmasına denir. Şiddet ve rihvet sıfatlarının arasında bir yerde olmasından dolayı bu ismi almıştır.

İsti’lâ: Yükselmek anlamından hareketle harfin çıkışı esnasında dilin kökü (arka bölümü) ile birlikte üst damağa yükselmesine denir. 

İstifâle-İnhifâd: Aşağıda kalmak anlamından hareketle harfin çıkışı esnasında dilin üst damağa doğru yükselmeyip ağzın dibinde (aşağısında) kalmasına denir. Bu sıfat, harfleri ince okutur. Bir diğer adı inhifâd(ضفاخنلاا)’dır. İsti‘lâ sıfatının zıttıdır.

Itbâk: Yapışmak, uyuşmak ve ulaşmak anlamlarından hareketle harfin çıkışı esnasında dil kökünün ve ortasının hizasındaki üst damağa yapışmasına denir. Itbâk, istilâ sıfatından daha mübalağalıdır. İnifitâh sıfatının zıttıdır.

İnfitâh: Açılmak ve ayrılmak anlamlarından hareketle harfin çıkışı esnasında dil ile üst damak arasının ayrılmasına denir. Itbâksıfatının zıttıdır.

İzlâk: Süratli ve kolay olmak, bir şeyin ucu anlamlarından hareketle harfin çıkışı esnasında dilin çabuk olmasına ve harfin kolaylıkla telaffuz edilmesine denir. Ismâtsıfatının zıttıdır.

Ismât: Engellemek, susturmak anlamlarından hareketle harfin çıkışı esnasında dilin zorlanmasına denir. Dudak ve dil ucu haricindeki mahreçlerden çıkan ısmât harflerinin telaffuzu zor ve dile ağır geldiği için, Arapça’da bu harflerin peş peşe bulunacağı rubâî, humâsî ve südâsî kelimeler türetilmesi engellenmiştir. İzlâk sıfatının zıttıdır.

Safîr: Islık çalmak, kuş sesi çıkartmak anlamlarından hareketle harfin çıkışı esnasında ıslık ve kuş sesine benzer keskin bir ses çıkmasına denir.

Kalkale: “Titretmek”, ırgalamak, hareket ettirmek, kımıldatmak ve sarsmak anlamlarından hareketle harfin çıkışı esnasında “kuvvetli bir ses işitilinceye dek mahrecin titretilip sarsılmasına” denir. Şiddet ile cehr sıfatlarının birleşiminden ortaya çıkmıştır.

Lîn: Yumuşak olmak anlamından hareketle harfin herhangi bir zorluk olmaksızın kolayca çıkarılmasına denir.

İnhirâf: Kıvrılmak, eğilmek anlamlarından hareketle harfin çıkışı esnasında dilin, ucana ya da geriye doğru kıvrılıp eğilmesine denir.

Tekrîr: Tekrar etmek anlamından hareketle harfin çıkışı esnasında dil ucunun hafifce titremesine ve “sürçmesine” denir.

Tefeşşî: Dağılmak, yayılmak ve çoğalmak anlamlarından hareketle, harfin çıkışı esnasında sesin dil ile damak arasında yayılmasına denir.

İstitâle: Uzamak anlamından hereketleharfin çıkışı esnasında sesin bir miktar uzatılmasına denir.

 

Ârızî Sıfatlar: Öne çıkan sıfât-ı ‘ ârızalar şunlardır: Tefhîm, terkîk, idğâm, ihfâ, izhâr, kalb, med, vakf, sekte, hareke, sükûn.(2)

 


(1) Karaçam, Kur'an-ı Kerim'in Faziletleri, s. 207.

(2) Prof. Dr. Adullah Emin ve Doç. Dr. Kerim Buladı hocaların hazırladıkları Kur’an Okuma ve Tecvid I adlı ders kitabından yararlanılmıştır.

 

 

 

 

“Tecvîd”, sözlükte bir şeyi iyi, güzel ve sağlam yapmak demektir. Kıraat ilminde tecvîd, her harfi mahrecinden hakkını vererek okumaktır.(1) Tecvid kelimesi Arap dilindeki c.v.d kökünden türemiştir. Bu kökün temel anlamı yumuşak ve müsamahalı davranmak, çok vermektir. C.V.D kökü cevvede - yücevvidü - tecvîd şeklinde tef‘’îl babına aktarıldığında güzel olmak, güzel yapmak, güzelleştirmek, süslemek, sözü en güzel şekilde söylemek gibi anlamlara gelir.

 

Kur’ân-ı Kerîm’de tecvid kelimesi bulunmamakla birlikte “Kur’an’ı yavaş yavaş, tane tane, düşünerek okuma” anlamında “tertîl” geçmektedir (el-Furkan 25/32; el-Müzzemmil 73/4). Kur’an’da ayrıca “kıraat” (el-A‘râf7/ 204; en-Nahl 16/98; el-İsrâ 17/106; el-Kıyâme 75/18; el-İnşikak 84/21) ve “tilâvet” (el-Bakara 2/252; en-Neml 27/92; Fâtır 35/29; el-Beyyine 98/2) kelimeleri yer almaktadır. Hadislerde de Kur’an’ın okunmasıyla ilgili tertîl, tahsîn, tezyîn, kıraat, tilâvet” vb. kelimeler geçmektedir.(2)

 

İbnül Cezeri, tecvidi ''harflere lâzımî ve ârızî sıfatlarının hakkını vermek ve her harfi aslına götürmektir'' diye tanımlar. Birgivî de tecvidi  tanımlarken harflerin mahreç ve sıfatlarını hakkıyla telaffuz etme melekesinden söz etmiştir. 

 

Tecvidin müstakil bir ilim halinde ortaya çıkışı, III. (IX.) yüzyılın ikinci yarısı ile IV. (X.) yüzyılın ilk yarısında yaşayan âlimlerin yazdığı eserlerle gerçekleşmiştir. Bu alandaki eserlerin geç yazılmış olması tecvidilminin teşekkülünün de geç dönemlere rastladığını göstermez. Çünkü Kur’an tecvid kurallarıyla birlikte öğretile gelmiş, kıraat tedrîsininde ilk basamağını teşkil etmiştir.(3)

 

Tecvid ilmine dair ilk eser olarak Mûsâb. Ubeydullah el-Hâkanî’nin (ö. 325/937) el-Kasîdetü’r-râiyye (el-Kasîdetü’l-Hâkâniyye) adlı eseri kabul edilir. Tecvid ilmiyle ilgili diğer çalışmalardan bazıları şunlardır:

 

  • Abdurrahman Karabaşî: Karabaş Tecvîdi
  • Birgivî: ed-Dürrü’l-yetîm
  • Muhammed Mekkî Nasrel-Cüreysî: Nihâyetü’l-kavli’l-müfîdfî ilmi’t-tecvîd
  • Mehmed Zihni Efendi: el-Kavlü’s-sedîd fî ilmi’t-tecvîd’i
  • Abdurrahman Çetin: Kur’ân Okuma Esasları Tecvîdi
  • Rubab Master: Qur’an Learning the Easy Way

 


(1) Diyanet İşleri Başkanlığı, Tecvid, <https://kuran.diyanet.gov.tr/kuran-sozlugu/detay/51-tecvid>, (04.02.2019)

 

(2) (3) Prof. Dr. Adullah Emin ve Doç. Dr. Kerim Buladı hocaların hazırladıkları Kur’an Okuma ve Tecvid I adlı ders kitabından yararlanılmıştır.

 

 

HARFLER VE MAHREÇLERİ

‘’Harf’’ sözlükte; taraf, bir şeyin ucu ve kenarı  demektir.(1) Bu kelimenin çoğulu ‘’huruf’’ ve ‘’ahruf’’tur. Tecvid ilminde, bir mahrece dayanarak çıkan sese harf denir.(2)

Kur’an harflerinin tamamı sessizdir. Bu harfleri seslendiren işaretlere hareke denir. Harekesi bulunan harfe ‘’müteharrik’’, harekesi bulunmayana da ‘’sakin’’ denir.(3)

Harfler, asli ve fer’i olmak üzere ikiye ayrılır. Asli harfler, 29 hece harfidir ve bunları şöyle sıralayabiliriz:


Fer’i harfler ise beş çeşittir. Fer’i harflerin yazıda gösterilen bir şekli yoktur. İsimleri ve sesleri vardır.

1) Hemze-i  Müsehhele: Kolaylaştırılarak okunan hemze demektir. Yan yana gelen iki hemzeden ikincisini, hemze ile harekesi cinsinden olan elif veya vav arasında ha ()’ya benzetmeden okumaktır.(4)  Buna göre, ikinci hemzenin harekesi üstün ise bu ikinci hemze , hemze-elif arası; esre ise hemze-ya arası, ötre ise hemze-vav arasıda bir ses ile okunur. (5)

2) Elif-i Mümale: İmale olunan elif demektir. Bu elif-ya arasında okunan fer’i bir harftir.

3) Sad-ı Müşemme: İşmam olunan sad demektir. Sad (ص) ile ze (ز) harfinin karışımından doğan bir harftir. Sad’ın mahrecinden eksik bir sad, ze’nin mahrecinden de eksik bir ze çıkarılır ve ikisi birbirine mezcedilir ki bu karışımdan, başka tam bir harf çıkar; işte bu sad-ı müşemmedir.(6)

d) Lam-ı Muğallaza: Kalın okunan lam demektir. Bu Türkçede ‘’hala, lala’’ gibi kelimelerdeki kalın sesle okunan ‘’L’’ harfi gibidir.(7)

e) Nun-i Muhfat: Gizlenen nun demektir. Zatı gidip ğunnesi kalan nun şeklinde tanımlanır.(8)

Mahrec, sözlükte çıkış yeri anlamında kullanılır ve çoğulu ‘’meharic’’tir. Tecvid ıstılahında, harfin çıktığı yere ‘’mahreç’’ denir.

Kısa bir tasnife göre harflerin mahreci beş çeşittir:

  •  Cevf - Boğaz ve ağız boşluğu: Boğazın göğse bitiştiği yerden dudaklara kadarki bu bölgeden med (uzatma) harfleri olan ا  و  ى harfleri çıkar.
  •  Halk - Boğaz: Boğazın göğse bitiştiği yerden dil köküne kadar olan bölge boğaz mahrecidir. Boğazda üç farklı mahreç vadır ve buradan toplam altı harf çıkar.

1. Boğazın başı: Boğazın ağza en yakın bölgesinden (خ) ve (غ) harfleri çıkar.

2. Boğaz ortası: Boğazın ortasından (ح) ve (ع) harfleri çıkar.

3. Boğazın altı – sonu: Boğazın göğse bitişen son noktasından hemze ( اء) ve (ھـ) harfleri çıkar.

  • Lisân - Dil: Dil kökünden itibaren ön dişleri de içine alan mahreç bölgesidir. Dil mahrecinden on sekiz harf çıkar. Bu nedenle en geniş mahreç bölgesidir. Kendi içinde on kısma ayrılır. Dil kükünden ön dişlere doğru bu mahreçten sırasıyla şu harfler çıkar: ث ذ ظ ص س ز ت د ط ر ن ل ض ى ش ج ك ق
  • Şefeteyn - Dudaklar: İki dukak anlamındaki bu mahreçten و م ب ف harfleri çıkar.
  • Hayşûm - Geniz kovuğu: Bu mahreçten sakin nun ve mim harflerinin ğunne sesi çıkar. Nun-u muhfatın (ihfa olunan nûn) da buradan çıktığı söylenmiştir. Bu mahrece ğunne mahreci de denir. “Ğunne, geniz kovuğundan çıkan hafif sakin nundur.”(9)

 HARFLERİN MAHREÇLERİ

 

(10)

 

Harflerin mahreçlerini izlemek için tıklayınız.

 


 

(1) Cevheri, İsmail b. Hammad, es-Sıhah, IV, 1342; İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, IX, 41-46; Asım Efendi, Kamus Tercemesi, III, 544.

(2) Çetin. Abdurrahman, Kur’an Okuma Esasları, Emin Yayınları, s. 89.

(3) M. Ali Sarı, Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Tekniği ve Kuralları, s.49.

(4) Hamza Hüdayi, Tecvid-i Edaiyye, s.33.

(5) Çetin. Abdurrahman, Kur’an Okuma Esasları, Emin Yayınları, s. 92.

(6) Hamza Hüdayi, Tecvid-i Edaiyye, s.33.

(7) Çetin. Abdurrahman, Kur’an Okuma Esasları, Emin Yayınları, s. 95.

(8) Hamza Hüdayi, Tecvid-i Edaiyye, s.33.

(9) Prof. Dr. Adullah Emin ve Doç. Dr. Kerim Buladı hocaların hazırladıkları Kur’an Okuma ve Tecvid I adlı ders kitabından yararlanılmıştır.

(10) Küçükaslan. Eyüp, <https://eyyupkucukaslan.blogspot.com/2015/04/tecvid-kurallar.html>, (05.02.2019)